Altuna Türkoğlu: Geçen yıl hepimizin için oldukça zor ve travmatik bir yıl oldu. Siz de Travmayı İyileştirme Grubu olarak bu yaşanan üzücü olaylar için oldukça emek sarf edip, birçok çalışma ve faaliyetlerde bulundunuz. Öncelikle bu çalışmalarınızdan dolayı EMDR camiası adına size teşekkür ederiz. İlk olarak Travmayı İyileştirme Grubu’nun amacından ve ne gibi çalışmalar yaptığından bahseder misiniz?
Şenel Karaman: Biz, kar amacı gütmeyen, travma sonrası etkileri önleme ve acıyı durdurmanın gerekli olduğu yerlere gidebilen gönüllü uzmanların küresel bir ağıyız. Kendi bölgesine hizmet verebilecek, iyileşme döngüsünü sağlayabilecek yerel profesyonellerin oluşması için çalışıyoruz. Travma İyileştirme Grubu olarak genellikle yerel terapistler ile çalışmaya özen göstermekteyiz. Çünkü yerel terapistler kendi toplumlarını daha iyi tanırlar ve etkili tedavi verebilirler. Ülkemizde her gün her türlü travmatik olay meydana geliyor. Mağdurların önemli bir bölümü ya yardım alması gerektiğini bilmiyor ya da bir uzmana ulaşma imkânına sahip değiller. Bizim en önemli amacımız, gönüllülerimizin bu insanlara destek olabilmeleri kolaylaştıracak pratik bir sistem geliştirebilmek. Bizim sistemimizin 3 parçası var:
– Birincisi gönüllülerimizin sadece EMDR’ın temel becerilerini geliştirmeleri değil hem psikolojik ilk yardım yapabilmeleri hem de R-TEP, G-TEP, EMD gibi acil müdahale protokollerinde uzmanlaşmalarını sağlamak.
– İkincisi, travmatik bir olay olduğunda müdahale edebilecek grubu oluşturabilmek.
– Üçüncüsü, mağdurlarla çalışmayı sağlayacak organizasyonu yapmak.
A.T: Eskiden EMDR HAP olan grup isminiz yakın zamanda Travma İyileştirme Grubu olarak değiştirildi. Bu isim verme serüveninizden ve bu isme nasıl karar verildiğinden bahseder misiniz?
Ş.K: EMDR HAP TR adını bizim dışımızda kimse anlamıyor ve bilmiyordu. Amerika’da da “Trauma Recovery” adı kullanılmaya başladıktan sonra bizde adımız ne olsun diye düşünmeye başladık. Mail grubumuzda isim önerileri istedik, profesyonellerin önerilerini aldık. Bir eğitim toplantısında anket yaptık ve Travma İyileştirme Grubu ismine ulaştık. EMDR HAP adı devam ediyor ve bu kurumsal adımız. Travma İyileştirme Grubu ise gönüllülerimizin ismi.
A.T: Bu çalışmalar/faaliyetler devam ederken karşılaştığınız zorluklar ve bu zorluklara karşı çözüm önerileriniz neler oluyor?
Ş.K: Bir travmatik olay olduğunda üç sorununuz olur. Birincisi gönüllü bulmanız gerekir. Çünkü bizim gönüllü ağımız çoğunlukla İstanbul, İzmir ve Ankara’da toplanmış durumda. İkinci sorun orada çalışabilmek için izin alabilmeniz lazım. Bu sanıldığı kadar kolay değil. Her olayda onlarca telefon görüşmesi yapıyoruz. Yetkilileri ikna etmeye çalışıyoruz. Üçüncü sorun Travma İyileştirme Grubunu götürebilmek, temel ihtiyaçları için sponsor bulabilmek.
Bu sorunları aştıktan sonra mağdurla çalışmak bizim açımızdan sorun değil. Her travmatik olaya özgü el kitabı hazırlıyoruz. Olayın özelliklerine göre stratejiler geliştiriyoruz. Örneğin Prof. Dr. Ümran Korkmazlar her olay için çocuklarla çalışmalarda kullanılacak yeni hikayeler üretir. En son gittiğimiz Ayvacık Depremi de çalıştığımız insanların dillerine uyan kognisyonlar bulduk.
Biz olabildiğince EMDR çalışıyoruz. Bulduğumuz çözümlerde EMDR konseptine uygun gelişiyor.
A.T: Travmayı çalışmanın zor olduğunu hepimiz biliyoruz, sizde pek çok çalışmada yer aldınız. İnsanlara yardım ederken kendinizi nasıl koruyorsunuz?
Ş.K: Travma çalışıyorsanız ister istemez duygusal zorlanma yaşarsınız. Travmatik deneyim yaşamış kişiye kurulacak ilişkinin zemininde profesyonelin kendisini ne kadar koruduğu vardır. Bunun belki de ilk koşulu ne yapacağınızı bilmek. Bu insana güç verir. Bunun en etkili destekçisi süpervizyon almak ve vermek. Her süpervizyon sonrası kendimizi regüle edici yöntemler kullanırız. Bir grup üyesinin kendisini kötü hissetmemesi ve bir şeyler edinerek gitmesi için süpervizyon yaparken destek oluruz. Alanda çalışırken genelde keyifliyizdir, şakalaşırız. Grupta Yusuf Kulca varsa hep bir şey çıkartır grubu hareketlendirir. Alim Yavuz varsa şiir okur. Genellikle grup olarak hareket ederiz. Aynı anda kahvaltı yapar, yemek yer dinleniriz.
A.T: Tüm bu çalışmalar içinde sizi çok etkileyen bir anıyı bizimle paylaşabilir misiniz?
Ş.K: Deprem bölgesinde çalışıyoruz genç bir kız ve yaşlı kadın birlikte geldiler. Kadın deprem sırasında düşmüş, dizi ağrıyor ancak belindeki ağrıdan ve göğsündeki ‘kabarmadan’ çok şikayetçi. R-TEP yapacağım, negatif kognisyon almak imkansız. Negatif kognisyonun ne demek olduğunu bir türlü anlatamadım. Durmadan belini gösteriyor çok ağrıyor diye. Ben de bunu ‘Belim Ağrıyor’u Negatif Kognisyon olarak aldım. Çünkü diliyle değil bedeniyle kendisini ifade ediyordu. Pozitif Kognisyonu bir türlü bulmayı beceremedik. SUD’ı rakamlar yerine elimizi ölçek olarak kullandık.
Bu arada birlikte geldiği kız, kadın bir türlü anlamadığı ve kendisini anlatamadığı için bana yardımcı olmaya çalışıyor. Kız hem gülüyor hem de bana tercümanlık yapıyor. Uyarıma başladık, setler
çok kısa sürdü. Kadın içim yavız oldu demeye başladı. Nihayet, Pozitif Kognisyonumuz bu oldu. Tüm süreç yarım saatte bitti ve kadının tüm ağrıları kayboldu. Setler boyunca sadece iki resim geldi: biri ayağını çarptığı an diğeri tüm aile üyelerinin fotoğraf çektiriyor gibi durmaları. Her iki resimde de ağladı. Biri kaygı ve hüznün, diğeri mutluluğun gözyaşlarıydı.
Protokol çok önemli, bizim nasıl gideceğimizi gösterir. Ancak bundan daha önemlisi danışanın dilini yakalayabiliyor olmak. Yörük köyünde çalışırken kadınlar, ‘çok kötüyüm çarptım çocuğu yere’ diye konuştuklarında şok olmuş gibi bakıyorduk. İyi olduklarında ise içim yavız oldu diyorlardı. Uzaktan yakar top oynayan yörük kadınları şimdi gözümde canlanıyor. İyileşmek nedir? İnsanın içinin yavız olmasıdır.
Uzm. Psk. Altuna Türkoğlu